Ayla | The Daughter of War
Evet merakla beklenen film vizyona girdi ve seyirci sayılarında yukarılarda olmaya devam edecektir bir süre.
Gerçi bu dönem itibariyle sıkı filmler de vizyona hazırlanıyor. Örneğin; hepimizin adeta taptığı Şener Şen ve Yavuz Turgul ortaklığı olan “Yol Ayrımı” ve genç neslin yeni prens ve prensesi olan Elçin Sangu ile Barış Arduç’un oynadığı “Mutluluk Zamanı” filmleri Ekim ve Kasım aylarını domine edecek gibi...
Gelelim esas konumuza; Ayla...
Kore Savaşı (1950 yılı) zamanında Türk askerinin de bölgeye gönderilmesi sonucu; yapayalnız bir kız çocuğunun Türk astsubay tarafından sahiplenilmesi hikayesi. Tam 60 yıl süren bir arayış. İsim farklılığı, savaş kayıplarının fazlalığı ve belge eksikliği gibi bir sürü sorunla bulunamayan bir kız çocuğu. Ama bence asıl önemlisi ve filmde vurgulanmak istenen verilen sözün tutulma gerekliliği. Çünkü, bir çocuğa bir söz verilmişse mutlaka yerine getirilmeli. Hele bunu bir Türk verdiyse asla bu sözden geri dönülmemeli. Bunları fazla şovenist veya milliyetçi bir dille yazmak istemiyorum ama bizim geleneğimizde sadakat önemli bir unsur.
Hatta, astsubay Süleyman'ın Ayla ile konuşmasında yinelediği bir söz var : 'Bir babanın görevi; çocuklarının mutluluğunu ve güvenliğini sağlamaktır.'
Belki bir kız babası olmamdan ötürü belki de filmin dramatizasyonu sayesinde fena halde dağıldığımı söyleyebilirim.
Filmin hikayesi gerçekten etkileyici ve bunca yıl boyunca hasır altında kalmış hissi uyandırıyor. Ben kalbi dayananların ve yanında peçete taşıyanların mutlaka izlemesini tavsiye ederim. Belki Oscar'lık bir performans görmeyebilirsiniz ama gerçekten iyi film.