11 Yabancı mı 11 Yalancı mı
Küreselleşme hayatın her alanına nüfuz eden bir olgu ve yıllardır dünyada kısmen de olsa hüküm sürüyor. Kısmenden kastım; aslında zaman zaman coğrafyasına göre esen milliyetçilik ve hatta muhafazakar politikaların üretilmesi. Örneğin; bizim coğrafyamız şu anda tam bir muhafazakar bir politikayı temsil ederken, küreselleşme yani sınırların ortadan kaldırılması ve 'bir devlet olma' fikri şu an için uygulanması mümkün olmayan bir durum.
Tüm Ortadoğu'nun da uzun bir süre küreselleşmeden tam anlamıyla yararlanabileceğini sanmıyorum. Aslında, tüm dünyayı bir bütün olarak görürsek ve kaynakları doğru şekilde paylaştırabilirsek müthiş bir gelişim görebiliriz.
Bunun futbolumuzla ilgisi nedir? Tek millet, tek devlet diyoruz ya 'küreselleşme' için. Heh işte, tam bu noktada Premier League karşımıza çıkıyor. 1990'lı yıllardan bu yana dünya futboluna yön veren bir sistemden bahsediyoruz. Ekonomiye, insan vizyonuna ve yaşama katkısı yadsınamaz bir gerçek. Sonuç olarak, iyi bir fikir çok müthiş sonuçlar doğurabiliyor.
Türk futbolunun yönetilememesi ise tam burada başlıyor. Tüm devletler harıl harıl bilim için, insan için çalışır ve üretirken biz sadece 'Aaa orada bir Premier League var, hemen araklayalım!' diyoruz. Onu da tam olarak kopyalamayı beceremiyoruz. Neyse, bunu düşünmek bile şimdilik yeterli.
Zurnanın zırt dediği yere geldik ama. Adamlar yani Premier League Kulüpleri belirli kriterler getirerek takımlarında futbol oynayabilecek (İngiltere'de her alanda var olan çalışma izni kriterleri gibi) oyuncuları bir süzgeçten geçirerek kadrolarına dahil etme hakkına sahip oluyorlar. Yani; yabancıymış veya uzaylıymış önemli değil. Kriterleri yerine getir, gel takımında oyna diyorlar. Bizde ise bu 'küreselleşme' hareketine karşı hamlemiz 'muhafazakarlık' olmak üzere.
Gerekçemiz çok net : '11 yabancı oynuyor, gençlerimizin önü tıkanıyor. Açın Türkiye'nin önünü!'
Soru şu : ' TFF ya da devletimiz neden tıpkı İngiltere'de olduğu gibi belirli kriterle Türk gençlerinin önünü açmıyor?'
Uzun uzun burada eksikleri yazacak değilim çok daha fazla soru da bunların arkasına yazılabilir. Ancak; temel sorunumuz şu : Muhafazakar olalım, kendi yapımızı oluşturalım diyoruz ama bir yandan da bunun arkasında durmuyoruz. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.
Evet; gençlerimiz yetenekli, akıllı ve gelişime açık ama onları rekabet ortamına sokmadan, her istediklerini önlerine koyarsak onlardan ne bekleyebiliriz?
Bizim mesleğini layığıyla yapacak ve hep daha iyisini arzulayacak gençlere ihtiyacımız var. Bunun da yolu, farklılıkları görmelerini sağlamak. Diğer ülkelerden rakipleriyle mücadele etmek, farkına varmak ve kendini tanımak...
Yazıyı Mustafa Kemal Atatürk'ün gençlere söylediği bir sözle noktalayalım : ' Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak!'.